Pelvik konjesyon sendromu nedir?

Pelvik konjesyon sendromu, 30-55 yaş grubu kadınlarda özellikle uzun süre ayakta durunca ya da gün sonunda pelvik bölgede (karın alt kısmında) ağrıya yol açan bir durumdur. Hastalığın asıl sebebi, rahim ve çevresindeki damarlarda kanın birikmesi ve bu damarların genişlemesidir. Bu durum, genellikle varisli damarlar gibi düşünülebilir, ancak pelvik bölgede olur. Çoğunlukla doğum yapmış kadınlarda görülür ve ağrı, regl dönemiyle ya da cinsel ilişki sırasında daha da artabilir. Tedavisi olan bir hastalıktır.

Pelvik Konjesyon Sendromu Nedir?

Pelvik konjesyon sendromu belirtileri nelerdir?

Pelvik konjesyon sendromu kadınlarda sık görülen ama çoğu zaman fark edilmeyen bir durum. Peki, bu sendromu nasıl anlayabilirsiniz?

Pelvik konjesyon sendromunun en sık görülen belirtileri şunlardır:

  • Sürekli ya da gün sonunda artan karnın alt tarafında veya kasıklardaki ağrı.
  • Cinsel ilişki sırasında ya da sonrasında, idrar yaparken ve adet döneminde ağrı artışı.
  • Bel ve alt sırt ağrısı.
  • Vajina ya da dış genital bölgede varisli damarlar.
  • Bacaklarda özellikle uyluk iç kısmında varisli damarlar.

İkincil belirtiler ise:

  • Karında şişkinlik.
  • Sık idrara çıkma ya da idrar yaparken rahatsızlık.
  • Sürekli yorgunluk.
  • Duygusal dalgalanmalar (depresyon, anksiyete).

Pelvik konjesyon sendromu nedenleri nelerdir?

  • Damarların genişlemesi: Alt karın bölgesindeki kan taşıyan damarlar genişler ve içindeki kan olması gerektiği gibi akmaz. Bu durum, özellikle kadınlarda hormonların etkisiyle ortaya çıkar.
  • Hormon değişiklikleri: Özellikle kadınlık hormonu olan östrojenin artması, damarlarda gevşemeye neden olur ve bu durum kanın damar içinde birikmesine yol açabilir.
  • Hamilelik: Gebelik sırasında büyüyen rahim, karın bölgesindeki damarlara baskı yapar ve kan akışını zorlaştırır.
  • Aileden gelen yatkınlık: Ailesinde varis veya benzeri damar sorunları olan kişilerde bu rahatsızlık daha sık görülür.
  • Damar kapakçıklarının düzgün çalışmaması: Kanın yukarıya doğru taşınmasını sağlayan damarlardaki kapakçıklar doğru çalışmazsa, kan alt karın bölgesinde birikir.

Pelvik konjesyon sendromu tanısı nasıl konur?

Doktor muayenesi

İlk olarak doktor, hastanın şikayetlerini dinler ve detaylı bir muayene yapar. Alt karın bölgesindeki hassasiyet, ağrı veya şişlik gibi belirtiler kontrol edilir. Hastanın ağrısının ne zaman başladığı, ne kadar sürdüğü ve hangi durumlarda arttığı sorularak genel bir değerlendirme yapılır.

Ultrason ile inceleme

Ultrason, ses dalgalarıyla vücuttaki damarların durumunu incelemeye yarar. Alt karın bölgesindeki damarların genişlemiş veya kanla dolu olup olmadığı bu yöntemle kontrol edilir. Hem kolay hem de ağrısız bir yöntemdir.

MR (Manyetik rezonans görüntüleme)

Eğer daha detaylı bir inceleme gerekirse, MR kullanılabilir. Bu yöntem, damarların ve çevredeki dokuların daha net bir görüntüsünü sağlar. Özellikle diğer nedenler elenmek istenirse tercih edilir.

Damar filmi (Venografi)

Damarların içine özel bir madde verilerek damarların durumu incelenir. Bu yöntem, damarların tıkanıklık ya da genişleme durumunu tam olarak gösterebilir. Genelde kesin tanı gerektiğinde yapılır.

Kan testleri

Bazı durumlarda, kan testleri ile başka sağlık sorunları dışlanabilir. Özellikle enfeksiyon veya kan pıhtılaşma sorunları araştırılır.

Bu tanı yöntemleri sayesinde, doktorunuz pelvik konjesyon sendromunu kesin olarak belirleyebilir ve uygun tedaviye başlar.

Pelvik konjesyon sendromu nasıl tedavi edilir?

Pelvik konjesyon tedavisine hastaların şikayetleri dinlenip muayene ve gerekli tetkikler yapıldıktan sonra karar verilir. Tedavi seçenekleri ilaç kullanımı, ameliyatsız yöntemle yapılan ovaryen ven embolizasyonu ve cerrahi müdahaledir.

İlaç tedavisi

Bu rahatsızlıkta genellikle ilk tercih ilaçlardır. Doktorunuz, damarların rahatlamasını sağlayan veya ağrıyı azaltan ilaçları kullanmanızı isteyecektir. Bu ilaçlar, özellikle hafif belirtileri olan hastalarda etkili daha etkilidir. Düzenli kullanımla ağrılarınız azalır ve yaşam kaliteniz artar.

Ameliyatsız pelvik konjesyon sendromu tedavisi

Ameliyatsız pelvik konjesyon sendromu tedavisi, yumurtalık çevresindeki genişlemiş ve varis oluşumuna neden olan toplardamarların anjiyo yöntemi ile tıkanması işlemidir.

Ameliyatsız pelvik konjesyon sendromu tedavisi nasıl yapılır? (Ovaryen ven embolizasyonu - Genişlemiş damarları kapatma)

Ameliyatsız pelvik konjesyon tedavisi, ovaryen ven embolizasyonu ile, genişlemiş yumurtalık toplar damarları, köpük ve koiller (ince teller) yardımıyla kapatılarak yapılır. Yumurtalıklara giden damarlarda kan akışının durması ile kanın bu bölgede birikmesi ve varis oluşumu engellenir.

Genişlemiş damarları kapatma işlemi, kasık veya kol toplardamarından ince bir iğne ile girilip buradan yumurtalık çevresindeki damarlara ulaşılarak yapılır. İşlem genellikle ağrısızdır ve hastanede yatmanıza gerek yoktur. Ameliyatsız pelvik konjesyon tedavisi 10 ila 20 dakika içinde gerçekleştirilir. Hasta işlem gerçekleştikten 2 saat sonra taburcu edilebilir. Böylece tedavi sonrası rutin hayatınıza hızlı bir şekilde dönersiniz.

Ameliyatsız pelvik konjesyon tedavisi yani ovaryen ven embolizasyonunun en büyük avantajı hastaların şikayetlerinin 3 - 4 gün içerisinde son bulmasıdır. Diğer önemli avantajı ise bu tedaviden sonra pelvik konjesyon sendromunun tekrar etme durumun olmamasıdır.

Cerrahi tedavi

Eğer diğer yöntemler işe yaramazsa veya durum çok ileri seviyedeyse, ameliyat düşünülebilir. Bu yöntemde, genişlemiş damarlar ya tamamen çıkarılır ya da bağlanır. Ameliyat ile daha kalıcı çözüm söz konusu olur, ancak iyileşme süreci diğer yöntemlere göre biraz daha uzun olabilir.

Yaşam tarzı değişiklikleri

Bazı durumlarda, düzenli egzersiz yapmak ve kilo kontrolü gibi yaşam tarzı değişiklikleri de tedavinin bir parçası olabilir. Uzun süre ayakta durmaktan kaçınmak veya otururken bacakları hafifçe yukarıda tutmak da damarların rahatlamasına yardımcı olabilir.

Psikolojik destek

Bu sendrom, ağrılar nedeniyle günlük yaşamınızı zorlaştırabilir ve moral bozukluğuna yol açabilir. Bu nedenle, gerekirse psikolojik destek alınabilirsiniz. Stresin azaltılması ve gevşeme teknikleri, belirtilerinizi hafifletebilir.

SSS

Pelvik konjesyon sendromu ve gebelik ilişkisi

Pelvik konjesyon sendromu, gebelikte ekstra dikkat gerektiren bir durumdur çünkü hamilelik sırasında hormonların etkisiyle damarlar daha da genişleyebilir ve belirtiler şiddetlenebilir. Özellikle karın alt kısmında baskı, ağırlık hissi veya ağrı gibi şikayetler artabilir. Ancak bu durum, hamilelik sürecini mutlaka tehlikeye atacak anlamına gelmez.

Gebelikte dikkat edilmesi gereken en önemli şey, düzenli doktor kontrollerini aksatmamak ve ağrılarınızda artış hissederseniz hemen doktorunuza bilgi vermektir. Uzun süre ayakta kalmaktan veya oturmaktan kaçınmak, gerektiğinde bacaklarınızı yukarı kaldırarak dinlenmek faydalı olabilir. Ayrıca bol bol su içmek ve düzenli yürüyüş gibi hafif egzersizlerle kan dolaşımını desteklemek de çok önemlidir.

Hamilelik sırasında ilaç tedavisi genellikle tercih edilmez, bu yüzden belirtileri hafifletmek için yaşam tarzı değişikliklerine odaklanılır. Doktorunuz sizin ve bebeğinizin sağlığı için en uygun adımları atmanızda size rehberlik edecektir. Unutmayın, her durumda sakin kalmak ve doktorunuzla sürekli iletişimde olmak, sağlıklı bir gebelik süreci için en önemli adımlardır.

Pelvik konjesyon sendromu hangi yaş grubunda daha sık görülür?

Pelvik konjesyon sendromu, genellikle 30 ile 55 yaş arasındaki kadınlarda daha sık görülür. Bunun nedeni, bu yaş grubunun üreme çağında olması ve hormonal değişimlerin yanı sıra hamileliklerin damarlar üzerinde daha fazla baskı yapmasıdır. Özellikle birden fazla doğum yapmış kadınlarda bu durumun ortaya çıkma ihtimali daha yüksektir.

Ergenlik döneminde bu rahatsızlık nadiren görülür çünkü hormonal etkiler henüz bu seviyede değildir. Aynı şekilde, menopoz sonrasında hormon seviyelerinin düşmesi nedeniyle ileri yaşlarda da bu rahatsızlık daha az ortaya çıkar.

Türkiye'de kesin bir oran bilinmemekle birlikte, pelvik konjesyon sendromunun her 10 kadından birinde görülebileceği düşünülmektedir. Bu nedenle, özellikle ağrı veya diğer belirtiler yaşayan kadınların bir doktora danışmaları önemlidir.

Pelvik konjesyon sendromu tedavi edilmezse ne olur?

Pelvik konjesyon sendromu tedavi edilmezse, ağrılar kronik hale gelebilir ve kişinin günlük hayatını ciddi şekilde etkileyebilir. Bu durum, sürekli rahatsızlık hissi ve yorgunluk gibi sorunlara yol açar. Ayrıca, genişlemiş damarlar zamanla pıhtı oluşumuna neden olabilir ve bu da damar tıkanıklıkları gibi daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Tedavi edilmediğinde, psikolojik olarak stres, kaygı ve hatta depresyon riski de artabilir. Bu yüzden belirtiler ciddiye alınmalı ve bir doktora başvurulmalıdır.

Pelvik konjesyon sendromu tehlikeli midir?

Evet, pelvik konjesyon sendromu bazı durumlarda tehlikeli olabilir. Genel olarak hayatı tehdit eden bir durum değildir, ancak tedavi edilmezse ciddi sonuçlara yol açabilir. Örneğin, genişlemiş damarlar zamanla kan pıhtılarına neden olabilir ve bu da damar tıkanıklıkları gibi daha ciddi komplikasyonlar yaratabilir. Ayrıca, kronikleşen ağrılar kişinin hem fiziksel hem de psikolojik sağlığını etkileyerek yaşam kalitesini düşürebilir.

Rahatsızlık, özellikle damar içindeki kan akışını bozduğu ve uzun süreli inflamasyona yol açtığı durumlarda riskli hale gelebilir. Bu yüzden, belirtiler fark edildiğinde hemen bir uzmana danışmak önemlidir. Erken teşhis ve doğru tedavi ile bu risklerin büyük ölçüde önüne geçilebilir.

Pelvik konjesyon sendromu için hangi doktora gidilir?

Pelvik konjesyon sendromu için genellikle bir kadın doğum uzmanına (jinekolog) gidilir. Çünkü bu durum, kadınların üreme sistemiyle bağlantılı bir sorundur. Jinekolog, belirtilerinizi değerlendirir ve gerekirse sizi damar hastalıklarıyla ilgilenen bir uzman doktora yönlendirebilir. Girişimsel radyoloji uzmanları, ameliyatsız embolizasyon yöntemi ile ön plana çıkan tedaviler sunar. Eğer pelvik konjesyon sendromu teşhisi koyulmuşsa, Girişimsel Radyoloji Uzmanı Doç.Dr.Bülent Çekiç Kliniğinde ameliyatsız pelvik konjesyon tedavisi (ovaryen ven embolizasyonu) olabilirsiniz. İlk adımda bir jinekoloğa başvurmak en doğru tercih olur.